Yaşamın her şeyi kapsaması gibi. Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla… (arka kapak yazısından)
Dünyanın neresine gidersek gidelim hangi dil konuşulursa konuşulsun insanlığın dertleri, tasaları, sevinçleri ortaktır. Yu Hua Çin’de yaşayan halkın yaşamına dair verdiği bilgiler, yerel yaşamdan bahsetmesi, özünde insanın ve insan yaşamının, duygularının evrenselliğine dikkat çeker. Siyasi kargaşa ve bunalımların bütün toplumlarda önce halkı etkilediğini görürüz bu roman aracılığıyla. Kitap 1993 yılında yayımlandıktan sonra hemen yasaklanmış. Yaşamak romanı, 1994’te beyaz perdeye aktarılıp Cannes Film Festival’inde ödül almasıyla tüm dünyanın dikkatini çekmiştir.
Köy köy dolaşıp halk şarkıları derleyen bir halk bilimcinin yolu yaşlı öküzüyle tarlasını süren bir ihtiyar ile kesişir. Aralarında geçen sohbet sonucu Fugui’nin hayat hikayesine tanık oluruz. Bütün aile servetini kumarda kaybeden Fugui’nin yoksullukla tanışmasına, sevdiklerini birer birer kaybedişine, hayatının değişimlerine şahit oluruz. Çin Kültür Devrimi’nin getirdiği sosyal değişimleri, açlığı, sefaleti, yaşam mücadelesini Fugui ve ailesi üzerinden öğreniyoruz. Yazarın samimi ve yoğun anlatımı bir anda kitabın içine çekiyor insanı. Her şey tam düzelecek dediğiniz umutlandığınız bir anda kötüye gidişi, Fugui’nin umudunu kaybetmeden yola devam edişi, karısı Jiazhen’in merhametli, ailesini sahiplenen yaklaşımı, kızı Fenghia’nın geçirdiği havale sonucu duyma yetisini kaybetmesi ve konuşamayışı, oğlu Youqinq’in yoksulluk içinde okumaya çalışması ve kuzusuyla olan naif bağı, damadı Erxi’nin ailenin bir ferdi olması, torunu Kugen ile Fugui’nin yol arkadaşı olması… Bu altı kişinin sıcacık samimi bazen umutlu çoğu zaman hüzünlü hikayesi yaşamı anlatır bize.
“İhtiyarın güneş ışığında hayat dolu gülümseyen esmer yüzündeki çizgiler neşeyle kırışıyordu. Tıpkı tarladaki çamurla dolmuş arıklar gibiydi.” Syf.12
Onca acıya, kaybedişe rağmen Fugui’yi yüzündeki kırışıklıklara güneş ışığı ve çamur dolmuş, neşeli bir ihtiyar olarak anlatılması yaşamaya dair bir gerçekliği hatırlatır bize. Hayatın acılarını, hüzünlerini, kaybedişlerini iliklerimize kadar hissedip kabullenmek ve umutla yaşamaya devam etmek…
Nazım Hikmet’in şiirinden dizeler zihnimde;
“Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela
Yani, yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak…”
Sade ve akıcı kurgusuyla bir çırpıda bitirilen kitaplardan Yaşamak, etkisi uzun süren… Kitapla ilgili daha fazla ayrıntı vermeden siz iyisi mi kitabı okuyun, yorumlarınızı benimle de paylaşın lütfen.
Arife BİŞKİN
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni